Yeme Bozuklukları

   



     Selamlar, yeniden yeni bir seriyle geldim. Benim de çocukluğumdan beri problem yaşadığım bir konu üzerinde geçtiğimiz dönemlerde düşünüp taşındım, bir araştırma ve literatür taraması yaptım ve edindiğim bilgileri sizlerle de paylaşmak istiyorum. Eğer siz de hemen her gün tartıya çıkıyorsanız, düzenli olarak hatta mütemadiyen kalori hesapları yapıyorsanız, ömrü hayatınızda en az bir kez diyetisyen kuyruğunda en az bir şişmanla konuşmuşsanız, toplumun önümüze sürdüğü mükemmel beden algısına karşı savaş açtıysanız şu an tam olarak doğru yerdesiniz. Konumuz fiziksel ve duygusal açlık temelli yeme bozuklukları. Biraz teknik bilgiden zarar gelmez. Hadi bilgilenelim.

    Yeme bozuklukları günümüzde toplulumuzda çok sık rastladığımız psikolojik temelli bir problem alanıdır. Temelinde kişinin bedeniyle olan ilişkisi yer alır. Çünkü bedene aldığımız her şey kurduğumuz ilişkiyle çok alakalıdır. Bir gıdayı bedenden içeri almak çok önemli bir karardır. Her ne kadar biz bunu otomatik bir davranış gibi yapsak da aslında arkasında ciddi bir karar mekanizması vardır.

   Burada yemek yemeyi bir davranış olarak ele aldığımızda bu davranışın bir sonuç olduğunu görüyoruz. Ve her davranış gibi yeme davranışı da bazı tetikleyicilerle ortaya çıkıyor. Gıdanın kendisi bir tetikleyici ama bunun dışında açlık gibi biyolojik sinyalleri almak, zihinsel olarak gıdayı düşünmek, duygusal olarak bazı duygulara yönelmek ya da o duygularla baş etmeyi öğrenmiş olmak veya sosyal olarak o tetikliyiciye maruz kalmak. İnsanın kendi bedeniyle kurduğu ilişkide en belirgin olması gereken kısmın biyolojik kısım olması gerekirken yani o açlık sinyalini fark etmek ve almak olması gerekirken karşılaştığımız tabloda toplumda, çevrede yeme davranışına baktığımızda sosyal kısım çok daha etkin. Yani bebeğinizin kilosuyla anneliğinizin kalitesinin ölçüldüğü bir toplumda yaşıyoruz. Kaç kilo aldığı üzerinden ne kadar iyi anne olduğunuzu tartıda tartıp bakıyorsunuz ve çocuğunuz çok yediğinde kendinizi huzurlu hissediyorsunuz. O yüzden hep '' aman ye çocuğum, zaten hep diyettesin, kilon yok, bir kaşık daha ye, ama bunun da tadına bak'' gibi sosyal bir boyutu var yemekle ve bedenle kurduğumuz ilişkinin.

    Çocukken işler böyleyken biraz büyümeye başladığımızda da ''sen biraz kilo mu aldın, kilo mu versen acaba'' ya da birbirimize diyet listeleri gönderdiğimiz bir yetişkinliğe evriliyoruz.

     Beslenme hayatla ilişki kurma biçimidir aslında. Yemek yemek sadece karın doyurmak değildir aynı zamanda hem ruhun beslenmesi hem de hücrelerin beslenmesidir. Amaç sadece karın doyurmak olsaydı bunu abur cuburla, ya da ne bileyim hani şu bilimkurgu filmlerindeki hap besinlerle de yapabilirdik. Ama o zaman ruh, beden ve hücreler beslenmezdi. O yüzden yemek yemekle beslenmek farklı kavramlardır. Yemek yemek aslında hayatla kurulan bir ilişkidir. Çünkü insanların aslında var olabilmesi, hayatta kalabilmesi için karnını doyurması gerekir. Bu kaynağı da doğadan alır. Yani çevresiyle bir ilişki kurma şeklidir. O zaman insanların yemekle sağlıklı bir ilişki kurması gerekir. Kişinin yemekle kurulan ilişki bozulunca yaşamla da ilişkisi bozulur.

      Çocuklara baktığımızda genellikle anneler yemek yediremediklerin şikayet ederler. Yemek yememek, az yemek önemli bir ilişki sorunu olduğu gibi çok yemek de problem teşkil eder. Çocuk eğer çok yemek yiyorsa bunun en önemli sebebi duygusal yemedir. Eğer çocuğun annesiyle babasıyla ilişkisi zayıfsa, sevilmediğini düşünüyorsa, içinde bir boşluk hissi varsa bunu haz veren objelerle doldurmaya çalışır. Bu haz veren objeler bazen yemek, bilgisayar, cep telefonu, bilgisayar oyunları, sosyal medya olabilir.

      Bir başka sebep de haz arayışı olabilir. Kişinin dünyasında çok fazla olumsuz duygu varsa, çevreyle kurduğu ilişkisinin güçlü olduğunu düşünmüyorsa, kendinden kaçıyorsa yani anlamlı bir iş yapmadığını düşünüyorsa bu tür kişiler haz peşinden koşuyor. Ama zaten hali hazırda kişinin ilişkileri iyiyse, hayattan haz alıyorsa bu tür haz arayışına girmiyor.

     Yeme bozukluklarında bir diğer sebep de kişinin duygu kontrolünün zayıf olmasıdır. Yani dürtülerine sahip çıkamamasıdır. Çocuğun duygu ve dürtü kontrolünün zayıf olması yemeğe karşı koyamamasına neden olabilir. Çocuğun dürtüleri zayıfsa haza karşı koyamaz. Bu sadece yemek için değil, haz veren her şeye karşı geçerlidir.

     Bir başka sebep de kişinin bilinçaltında kilo almak istemesi olabilir. Kendini güçsüz hissediyorsa ben vücudumu büyütürsem güçlü olurum gibi bir algısı varsa ya da kendisini özgüvensiz hissediyorsa ve insanların kendisine yaklaşmasını istemiyorsa o zaman da yeme bozuklukları görülür. Eğer sebep buysa psikolojik destek almak çok önemlidir.

       Bu durumla mücadele edebilmek için gerçekten bedeninizle, kendinizle iyi bir ilişki halinde olmanız gerekiyor. Seçeneklerinize bakmanız gerekiyor. Başka seçenekler de olabilir. Kendinizi regüle etmek için repertuarınıza bunların aileniz tarafından, aldığınız psikolojik eğitim tarafından belki kendi psikolojik gelişiminiz içinde size rehber olan yetişkinlerin size öğrettikleriyle birlikte farklı seçenekleri bulmak gerekiyor.

      Toplumun size belirmemiş olduğu lakaplar, etiketler, kilolu olmak, zayıf olmak, obez olmak, cılız olmak vs. tüm bunlardan sıyrılıp kişinin kendiyle kurduğu ilişkiye bakmak, nerede bu sorunu yiyerek ya da yemeyerek çözüm yöntemi geliştirmiş olabilir buna bakmalıyız. Ne zaman bunu öğrenmiş. Bu bilgi kim tarafından verilmiş, bunu nasıl kullanıyor. Bu gerçek bir bilgi mi yani rasyonel bir şeyden mi bahsediyoruz yoksa bu sizin varsayımınız mı burada bilişsel davranışçı terapide ele alınan bilişsel çarpıtmalara bakmamız gerekiyor. Terapide kişinin temel inançlarına (şemalarına) bakmamız gerekir. Kusursuzluk ve suçluluk şeması yeme bozukluklarının temelinde yatar. Tedavide psikolojik destek, farkındalık ve nüksü önleme çok çok önemli. Eğer böyle bir problem yaşadığınızı düşünüyorsanız destek almaktan çekinmeyin.

     


Kaynaklar: Yeme bozukları terapisi-İrvin Yalom, Safiens-Harari, Dbe, Parentwiser








Yorumlar

  1. Çok faydalı bir yazı, emeğine sağlık Aysu 🙏

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel ve faydalı bir yazı olmuş kızım, tebrik ediyorum.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar