Bağlanma Stiliniz İlişkilerinizi Nasıl Etkiliyor?
Anne-Bebek
Terapisinden Yetişkin Aşkının Bilimsel Uygulamasına
Travma sonrası stres bozukluğu olan anneler, bebekleriyle ilgilenirken TSSB semptomları –geçmişe dönüş, şaşkınlık, duygusal donukluk- yaşıyordu. Çocuğun ağlaması veya yere attığı bir oyuncak, annenin TSSB belirtilerini tetiklemeye yetiyordu. Bu da geri çekilmesine sebep oluyor ve çocuğuyla güvenli bir bağ kurmaktan onu alıkoyuyordu.
Güvenli bağlanma kurmuş bebekler dünyayı keşfetmekte, öğrenmek ve gelişmekte, yorgun ya da kızgın olduklarında rahat ve güvende hissetmek için annelerini güvenli dayanak olarak kullanabiliyor. Güvensiz bağlanma(kaygılı veya kaçıngan) stiline sahip olanlar ya sakinleşmek için annesinin nerede olduğunu bilmeye ihtiyaç duyuyor(kaygılı) ya da ihtiyaç duyduğunda güvenli bir dayanak olmak için annesi fazlasıyla yabancı kalıyor(kaçıngan).
TSSB sahibi anneler sık sık çocuk davranışına yetişkin niyeti yükleme eğiliminde olur.Ve terapist de durumun bu olmadığını, çocuğun aslında anneyle bağ kurmak için aşırı heyecanlı olduğunu nazikçe gösterirdi. Anneye, kendi yıkıcı travması ve TSSB belirtileriyle çocuğun davranışlarını ayrıştırmayı öğreterek çocuğuyla yeniden bağ kurmasında yardımcı olurdu. Bu bağlanma temelli müdahalelerin sonucu dikkat çekiciydi. Çocuğun öfke nöbetleri azalır, anne daha güvenli ve sakin hisseder, çocuktan kaynaklanan TSSB belirtilerinde göze çarpan bir azalma yaşanırdı.
Bağlanma teorisi, yetişkinlerin romantik ilişkilerde yakınlığı algılayışı ve tepkileriyle ilgili olarak çocukluktakine paralel üç ana “bağlanma” stili olduğunu ortaya koyar. Bunlar; Güvenli, Kaygılı ve Kaçıngan olarak ifade edilir. Basitçe, güvenli insanlar yakınlık konusunda rahattır, çoğunlukla sevecen ve sevgi doludur. Kaygılı insanlar yakınlık ihtiyacındadır, kafaları çoğunlukla ilişkileriyle meşguldür ve partnerinin sevgisine karşılık verip veremeyeceği konusunda endişe duyma eğilimindedir. Kaçıngan insanlar, yakınlığı ö<gürlüğün kaybedilmesiyle eş tutar ve sürekli asgari düzeyde tutma çabasındadır.
Bağlanma Stilleri Nereden Gelir?
Önceleri, yetişkin bağlanma stillerinin asıl olarak büyütülme şeklinizin ürünü olduğu düşünülürdü. Dolayısıyla şu anki bağlanma stilinizin bebekken size nasıl bakıldığıyla ilgili olduğu sanılırdı: Ebeveynlerinizin hassas, ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda ve duyarlı insanlarsa, güvenli bir bağlanma stiliniz olur. Duyarlılıkları değişkenlik gösterdiyse kaygılı bir bağlanma geliştirirsiniz. Uzak, sert ve duyarsız bir tavır takınmışlarsa kaçıngan bir bağlanma stiliniz olur. Günümüzde yetişkin bağlanmasının çeşitli etkenlerin etkisi altında kaldığı ve bunlardan yalnızca birinin, ebeveynlerin bize bakma biçimi olduğunu biliyoruz. Genlerimizin ve yaşam deneyimlerimizin de dahil olduğu diğer etkenlerin de rolü var.
Evrimsel Bağlar
Evrimin en önemli yanlarından biri heterojeniktir. İnsanlar görünüşte, tavırda ve davranışta büyük değişkenler gösteren oldukça heterojen bir türdür. Bu da varlığımızın büyüklünü ve dünyada neredeyse her türlü çevresel konuma uyum sağlayabilme yeteneğimizi gösterir. Çok tehliklei bir ortamda tek bir insana zaman ve enerji harcamak karlı olmaz, çünkü çok uzun süre oralarda olmayacaktır; daha az bağlanıp yoluna devam etmek(kaçıngan bağlanma stili) daha mantıklı olur.Zorlu bir ortamda diğer seçenek de tam tersi davranmak, bağlanma figürünüze olabildiğince israrcı ve aşırı tetikte yaklaşmaktır(kaygılı bağlanma stili) Daha huzurlu bir ortamda, belli bir bireye büyük emek vererek kurulan bağların hem karşılıklı bireylere hem de çocuklarına büyük faydası olur( güvenli bağlanma stili)
Dijital Çağda
Tepkisel Davranış
Birinin kişisel özelliği olarak gördüğümüz ya da fazla abartılı bulduğumuz davranışlar, bağlanma teorisi objektifinden bakıldığında dosdoğru ve net bir şekilde anlaşılıyor.
Bağlanma prensipleri bize insanların ancak giderilmemiş ihtiyaçları kadar muhtaç olduklarını öğretir. Duygusal ihtiyaçları karşılığında –ne kadar erken o kadar iyi- ilgi dışarıya yönelir.Bu,bağlanma literatüründe “bağımlılık paradoksu” olarak geçer. İnsanlar bir diğerine ne kadar etkin şekilde bağlanırsa, o kadar cesur ve bağımsız olurlar.
Çocuklarla ebeveynleri arasında belli bir mesafe olması ve fiziksel şefkatin azar azar hissettirilmesi gerektiğine dair genel bir inanç vardı.1920’lerde “Bebeklerin ve çocukların psikolojik bakımı” isimli ebeveynlere yönelik ünlü kitabında John Broadus Watson, “fazla sevgi”nin tehlikelerine karşı uyarmış ve kitanı “mutlu bir çocuk yetiştiren ilk anneye” ithaf etmişti. Mutlu bir çocuk kendi kendini idare eden, korkusuz, özgüvenli, uyumlu, çözümcü, fiziksel bir acısı olmadıkça ağlamayan, kendini işe ve oyuna vermiş, bir kimseye ya da bir yere karşı büyük bağlılığı olmayan biriydi.
Mutluluk içinizden gelen bir şey olmalıdır ve sevgilinize ya da eşinize bağlı olmamalıdır. İyiliğiniz onların değil, sizin sorumluluğunuzdur. Aynı şekilde onların iyiliği de sizin değil, kendi sorumluluklarıdır. Her birey kendine bakmak durumundadır. Ayrıca iç huzurunuzun en yakınındaki insan tarafından bozulmasına izin vermemeyi öğrenmelisiniz.
Bağımlılık Paradoksu
Beyin görüntüleme teknolojisi gelişmeden önce, John Bowlby yaşamımızı paylaşacak birine ihtiyaç duymamızın genetik yapımızdan kaynaklandığını ve kendimizi ne kadar sevdiğimiz ya da gerçekleştirdiğimizle ilgisi olmadığını anlamıştı. Bowlby, özel birini seçtiğimizde güçlü ve genellikle kontrol edilemez güçlerin devreye girdiğini keşfetti.
Tek başımıza dünyaya adım atma yeteneği, güvendiğimiz birinin yanımızda durduğunu bilerek mümkün oluyor. Ve işte bu “bağımlılık paradoksu”dur. Paradoksun mantığını anlamak başta zor görünür. Birine bağlıyken nasıl daha bağımsız olabiliriz ki?
Yetişkinler İçin
Güvenli Dayanak
Güvende hissedersek, tıpkı yabancı ortam testindeki çocuğun, annesi yanındayken hissettiği gibi, dünya ayaklarımızın altında olur. Peki ya güven hissimiz eksikse? Bize en yakın kişinin, partnerimizin bize inandığından, desteklediğinden, ihtiyaç duyduğumuzda yanımızda olacağından emin değilsek odaklanabilmek ve hayata karışmak bizim için zorlaşır.Partnerlerimiz güvenilebilir, kendimizi güvende hissettirebilir kişilerse ve özellikle zor zamanlarda bizi rahatlatmayı biliyorlarsa, hayatın diğer alanlarında dikkat verebilir ve varlığımızı anlamlı kılabiliriz.
Carnegie Melon Üniversitesi İlişki Labaratuvarı yönetici Brooke Feeney, güvenli dayanağın yetişkinler için nasıl işlediğini göstermiştir. Dr.Feeney, özellikle çiftlerin birbirlerine nasıl destek verdiği ve bu desteğin kalitesini belirleyen etkenler konusunda çalışmaktadır. Çalışmalardan birinde Dr Feeney, çiftlerden kişisel hedeflerini ve keşif fırsatlarını bir laboratuarda birbirleriyle müzakere etmelerini istedi. Katılımcılar, hedeflerinin partnerleri tarafından desteklendiğini hissettiğinde özgüvenlerinin arttığını ve tartışmadan sonra daha iyi bir ruh halinde olduklarını raporladı.
Ayrıca görüşmenin ardından, başarma ihtimallerinin görüşme öncesine nazaran daha yüksek olduğunu değerlendirdiler. Partnerlerinin daha müdahaleci ve/veya daha az destek olduğunuhissedenler, hedeflerini konuşma konusunda daha kapalı davrandı ve hedeflerine ulaşma yollarını değerlendirme konusunda özgüvenli değillerdi. Bunun yerine, tartışma esnasında hedeflerini küçültme eğiliminde oldular. Ayrıca araştırmalarda partnerin fiziksel temasının stresli bir durumda endişeyi azalttığını gördük.Ayrıca, ilişkide tatmin düzeyi yüksek olanların, partnerlerinden destek görenler olduğunu öğrendik.
Ayrıca Toronto Üniversitesinden psikiyatr ve araştırmacı olan Brian Baker, kalp hastalıkları ve yüksek tansiyon hastalıklarının psikiyatrik yönlerini, özellikle de evlilikteki uyuşmazlığın ve iş geriliminin kan basıncı üzerindeki etkilerini araştırıyor. Dr. Baker araştırmalarından birinde, hafif bir yüksek tansiyonunuz varsa, tatminkar bir evliliğe sahip olmanın insana iyi geldiğini, partnerinizle vakit geçirmenin kan basıncınızı sağlıklı seviyelere düşüreceğini buldu. Öte yandan, evliliğinizden memnun değilseniz, partnerinizle bağlantıyı sürdürmek tansiyonunuzu yükseltiyor ve fiziksel yakınlığınızın sürdüğü müddetçe de yüksek kalıyor.
Bu çalışmanın anlattıkları çok önemli: Pertnerimiz temel bağlanma ihtiyaçlarımızı karşılayamadığında kronik bir kaygı ve gerilim hissediyoruz, bu da çeşitli kırgınlıklara sebep oluyor. Bize güvenli dayanak sağlayamayan romantik bir partnerle birlikte olmak sadece duygusal sağlığımızı tehlikeye atmakla kalmıyor, fiziksel sağlığımızı da olumsuz yönde etkiliyor.
Görünüşe göre, partnerlerimiz dünyadaki gelişimimizi büyük ölçüde etkiliyor. Bunun aksi imkansız. Sadece kendimizle ilgili nasıl hissettiğimizi etkilemekle kalmıyorlar, ayrıca kendimize inancımızla ve hayallerimizi, umutlarımızı gerçekleştirmemizde de etkililer. Doğuştan gelen bağlanma ihtiyaçlarımıza cevap veren bir partnerle birlikte olmak ve güvenli bir dayanak bularak rahat hareket etmek, bizi fiziksel ve duygusal açıdan daha sağlıklı kılar ve daha uzun yaşarız. Varlığı ve desteği tutarsız bir partner gerçekten moral bozucu ve güçsüzleştirici bir deneyimdir, gelişimimiz sahiden sekteye uğrar.
Şimdi bağlana stilinizi ölçebilmek için aşağı açıklamalar kısmına bir envanter bırakıyorum, ordaki testi çözerseniz en altta sonuçlara göre hangi bağlanma şekline daha yakın olduğunuzu bulabilirsiniz. Ulaştığınız sonuçlara göre yayının devamını dinlemeniz faydalı olacaktır.
Eğer test sonucunda
bağlanma stiliniz “kaygılı” çıktıysa;
Partnerinize yakın olmayı seviyosunuz ve büyük bir yakınlık kurabiliyorsunuz. Fakat partnerinizin yine de sizin istediğiniz kadar yakın olmak istemeyeceğinden korkuyorsunuz. İlişkiler, duygusal enerjinizin büyük kısmını tüketiyor. Partnerinizin davranışlarında ve halindeki ufak dalgalanmalara karşı fazla duyarlı olma eğiliminiz var ve genellikle algılarınız doğru olsa da partnerinizin davranışlarını fazla kişisel algılıyorsunuz. İlişki boyunca birçok olumsuz duygu hissediyorsunuz ve moraliniz kolayca bozuluyor. Nihayetinde trip atıyor ve sonradan pişman olacağınız şeyler söylüyorsunuz. Diğer kişi size fazlasıyla güvence ve rahatlama sağladığında, kaygılarınızla olan meşguliyetiniz dağılıyor ve memnun hissediyorsunuz.
Eğer test sonucunda
bağlanma stiliniz “güvenli” çıktıysa;
Bir ilişkide sıcak ve sevgi dolu olmak sizin için doğal. İlişkileriniz hakkında çok fazla endişelenmeden yakınlığın tadını çıkarıyorsunuz. Konu romantizm olduğunda emin adımlarla ilerliyorsunuz ve ilişki meseleleri moralinizi kolayca bozmuyor. İhtiyaçlarınızı ve hislerinizi partnerinize etkin bir şekilde ifade edebiliyorsunuz, partnerinizin duygusal ipuçlarını okumakta ve onlara karşılık vermekte de iyisiniz. Başarılarınızı ve sorunlarınızı pertnerinizle konuşuyorsunuz ve size ihtiyacı olduğunda yanında olabiliyorsunuz.
Eğer test sonucunda
bağlanma stiliniz “kaçıngan” çıktıysa;
Bağımsızlığınızı ve özyeterliliğinizi sürdürmeniz çok önemli. Bu yüzden genelde özerkliği yakın ilişkilere tercih ediyorsunuz. Diğerleriyle yakın olmayı istemenize rağmen, fazla yakınlıktan rahatsızlık duyuyor ve partnerinizi hep belli bir mesafede tutma eğiliminde oluyorsunuz. Partnerinize içinizi açmıyorsunuz ve onlar da genellikle duygusal açıdan uzak olmanızdan şikayet ediyor. İlişkilerde kontrol ya da sınır ihlali gibi konularda çok hassas davranıyorsunuz.
Peki partnerinizin ya
da başkalarının bağlanma stilini nasıl öğrenebilirsiniz?
Eğer karşınızdaki kişi, karışık mesajlar veriyor, bağımsızlığına fazlasıyla değer veriyor, sizi ya da eski partnerlerini değersizleştiriyor, uzaklaştırma taktikleri uyguluyor, ilişkilerdeki sınırlara vurgu yapıyor ve güvensiz partneri tarafından suistimal edileceğinden korkuyorsa bağlanma stili “Kaçıngan”dır. Kaçınganlar genellikle bekar olmalarını, henüz doğru kadını/adamı bulamamak gibi dış etkenlere bağlarlar. Partneriyle ilgili başta heyecan duyuyor,fakat sonra onu soğutan ufak tefek şeyler fark etmeye başlıyor. Yakınlık arttığında partnerini küçümsemek, kaçıngan bağlanma stiline sahip insanların tipik bir özelliğidir ve duygusal bir mesafe yaratmakta kullanılır.
Eğer kişi, kararları sizinle birlikte alıyor, her konuda güvenli ve istikrarlı, ilişkilere dair görüşleri esnek, ilişkiyle ilgili konularda iyi iletişim kuruyor, tartışmalarda uzlaşmaya varabiliyor, bağlılık ve bağımlılıktan korkmuyor ve ilişkiyi zor bir iş olarak görmüyorsa bağlanma stili “Güvenli”dir. Güvenli bağlanma yapısına sahip kişiler genellikle ilişkiler ya da yalnız kalmakla kafasını çok meşgul etmiyor. Geçmiş ilişkileri konusunda açık davranıyor, hislerini partnerine ifade etmekte zorlanmıyor.
Eğer karşınızdaki kişi, ilişkide çok fazla yakınlık istiyor, güvensizliklerinden bahsediyor ve reddedilmekten korkuyor, ilişki içinde olmadığında mutsuz oluyor, ilginizi, dikkatinizi canlı tutmak için oyunlar oynuyor,onu neyin rahatsız ettiğini ifade etmekte zorlanıyor ve sizin tahmin etmenizi bekliyorsa, trip atıyorsa ve ilişkideki bazı şeyleri kişisel algılıyorsa bağlanma stili “Kaygılı”dır. Kaygılı bağlananlar genellikle biriyle tanışmayı çok isteyen ama daha en baştan zarar gören ve reddilmekten korkan insanlardır. Yanlış kişiyle birlikte olmanın acısını bilirler, neredeyse vazgeçme noktasına gelecek kadar acıdan korkarlar. Yakınlığını çok istediği için kendini yalnız ve eksik hisseder ve olası partnerleri nasıl değerlendireceği hakkında bir fikri yoktur.
Eğer kaygılı bağlanma stiline sahipseniz; eşsiz bir ilişkinizin tehdit altında olduğunu hissetme yetiniz vardır. Yanlış giden bir şeyler olduğuna dair en ufak bir ipucu bile bağlanma sisteminizi devreye sokar ve bağlanma sisteminiz bir kez harekete geçtikten sonra,partnerinizden gerçekten yanınızda ve ilişkinin güvende olduğuna dair bir işaret alana kadar sakinleşemezsiniz.
Peki bazı insanlara çekim duymamızın ardında bizim bağlanma stilimiz mi yoksa onlarınki mi yatıyor? Sorusunu araştıran birkaç araştırma gerçekleştirilmiştir. Minnesota Üniveritesinden Jeffry Simpson tarafından yapılan bir araştırma, kaygılı kadınların daha çok kaçıngan erkeklerle çıktığını gösterdi. Bağımsızlığını şiddetle koruyan insanların bireyselliklerine en çok darbe vuracak partnerler araması mümkün mü? Ya da yakınlık arayan insanların kendilerini itecek kişilerden etkilenmesi? Peki böyleyse neden?
Kaçınganların kendilerini güçlü ve bağımsız gördüklerine dair savunmacı öz-algıları, diğerleri onları rahat hissettiklerinden daha fazla bir yakınlığa çekmek istediğinde doğrulanır. Kaygılı tiplerin de partnerlerinin verebileceğinden daha fazla yakınlık isteklerine dair algıları, önem verdikleri birileri tarafından hayal kırıklığına uğrama beklentileri gerçekleştiğinde doğrulanır. Yani böylece her bağlanma stili aşina olduğu senaryoyu tekrarlar.
Peki Kaygılı
Biriyseniz bu durumla nasıl başa çıkabilirsiniz?
1- Gerçek ilişki ihtiyaçlarınızı bilin ve kabul edin:
Bir ilişkide kaygılı bağlanma stilinizi göz önünde bulundurarak ihtiyaçlarınızı anlamayı temel alıyor. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığında tam olarak mutlu olamazsınız. İhtiyaçlarınızı karşılayan bir sevgili bulmanın yolu, öncelikle bir ilişkiden yakınlık,ulaşılabilirlik ve güven anlamında ne beklediğinizi tam olarak bilmekten ve bunların hakkınız olduğuna inanmaktan geçer.
2- Kaçıngan adayları önceden tanıyın ve eleyin:
İkinci adım, daha en baştan kaçıngan bağlanma stiline sahip kişileri tanımak ve göz ardı etmektir.İşte bu noktada diğer insanların bağlanma stilini tespit anketi işe yarayabilir. Açıklamalar kısmında anketin linki var ordan bakabilirsiniz. Tanıştığınız kişinin kaçıngan olup olmadığını anlamanın başka yolları da vardır. Mesela karmaşık mesajlar veriyorsa, ideal bir ilişkiye özlem duyuyorsa, duygusal sağlığınızı umursamıyorsa, fazla muhtaç, hassas olduğunuzu ya da fazla tepki verdiğinizi iddia ediyorsa, Ona rahatsızlık veren şeyleri söylediğinizde yok sayıyorsa, kaygılarınızı mahkeme salonundaymış gibi duygusuzca ele alıyorsa muhtemelen kaçıngan biridir.
3- Yeni bir flört türü: Tamamen kendiniz olun ve etkin iletişimi kullanın.
Sonraki adım, ihtiyaçlarınızı ifade etmeye başlamaktır. Kaygılıların çoğu ve hatta toplum da ilişki kitaplarındaki tuzaklara düşüverir. Çok talepkar ya da muhtaç olduklarını sanıp, bu sebeple partnerlerinin mesafe ve sınır ihtiyaçlarına uyum göstermeye çalışırlar. Soğukkanlı ve kendi kendine yeten bir dış görünüşe sahip olmak, sosyal açıdan daha kabul gören bir tutumdur. Dolayısıyla isteklerini gizler, memnuniyetsizliklerini perdelerler. Bu durum hem kendiniz olmayı hem de partnerinizin sizin gerçek ihtiyaçlarını tespit etmesini engeller.
4- Bolluk Felsefesi
Bir insana daha en baştan takılıp kalmak yerine çeşitli insanlara şans vermeyi deneyin. Bu, kaygılı düşünme sisteminizde çok önemli bir değişim anlamına gelir.Uygun biriyle tanışma ihtimalinizin düşük olduğunu varsayma eğilimindesinizdir ama durum böyle olmak zorunda değildir. Sizi mutlu edecek zeki ve çekici bir sürü insan vardır.Potansiyel ruh eşlerinizle tanışmayı garanti altına almanın tek yolu çok insanla çıkmak. Basit bir olasılık hesabı: Daha fazla kişiyle çıktığınızda size uygun kişiyi bulma olasılığınız da artar.
5- Güvenli insanlara bir şans verin.
Uygun birine rastgeldiğinizde onu fark edemiyorsanız bolluk felsefesi işe yaramaz.Tanıştığınız kişinin güvenli bağlanan biri olduğunu fark ettiğinizde, sizin için uygun olup olmadığı konusunda dürtüsel davranmayın. Öncelikle, başta sıkılabileceğinizi kendinize hatırlatın. Biraz zaman tanıyın.
Sevgiyi Kol
Mesafesinde Tutmak: Kaçıngan Bağlanma Stili
Kaçıngan bağlanma stiline sahip olan insanları yaşam ve ilişki yolculuklarında mecazen yalnız yolculara benzetiriz. Kendilerine yettikleri ve bağımlı olmayı küçümsedikleri bir hayatı idealize ederler. Eğer kaçıngan bağlanma stiline sahipseniz en sonunda öğreneceğiniz ders; deneyimlerin ancak başkalarıyla paylaşıldığında anlamlı olması sizin de mutluluğunuzun anahtarını oluşturacaktır.
Araştırmalara göre kaçıngan bağlanma stiline sahipseniz ilişkilerinizde daha mutsuz ve tatminsiz olmaya yatkınsızız. İlişkilerden beklediklerinizi, romantik durumları nasıl ele aldığınızı, partnerinize nasıl davrandığınızı büyük ölçüde belirler.Tek başınıza veya bir ilişki içinde, hatta kendinizi adadığınız bir ilişki içinde olsanız dahi insanları belli bir mesafede tutacak hamleler yaparsınız.
Kaçınganlar genellikle birine ihtiyaç duymayı zayıflık olarak değerlendirir, partnerine bağımlı olmayı küçümser. Kaçınganların içi dışı bir değildir ve duygularını ifade etmek yerine bastırma eğilimindedirler.
Araştırmalar gösteriyor ki; kaçıngan olsanız dahi bağlanma mekanizmanız hala çalışır ve sizi ayrılık tehditine karşı savunmasız kılar. Ancak zihinsel enerjinizi başka yere verdiğinizde ve savunmasız yakalandığınızda bu duygu ve hisler açığa çıkar. Araştırmalar bize kaçınganların pek de özgür ruh olmadığını, sadece öyle görünmelerini sağlayan bir savunma tutumu edindiklerini söylüyor. Kaçınganlar, ilişki içindeyken bile derin bir yalnızlık hissederler. Güvenli bağlanan insanlar partnerlerini kusurlarıyla birlikte onların özel ve eşsiz olduğuna inanarak kolayca kabul ederken, kaçınganlar için bu tür bir tutum büyük bir mücadele demektir. Kaçıngansanız, partnerlerle bağ kurarsınız ama daima zihinsel bir mesafe ve kaçış planınız vardır.
Kaçınganların partnerlerini kol mesafesinde tutmaları için kullandığı bazı uzaklaştırma stratejileri vardır. Bunlar; “bağlanmaya hazır değilim”düşünceleri, pertnerin ufak tefek kusurlarına takılmak, eski sevgilinin burnunda tüttüğünü söylemek, başkalarına kur yapmak, işler yolunda giderken uzaklaşmak, geleceği imkansız bir ilişki kurmak mesela evli biriyle birlikte olmak gibi, sır saklamak, meseleleri belirsiz bırakmak, fiziksel yakınlıktan kaçınmak gibi bazı stratejiler kullanır. Günün sonunda bu araçlar sizin mutlu olnaızı engeller olarak karşınıza çıkar.
Yine araştırmalara göre kendine güvenmeye duyulan inanç, yakınlık ve samimiyet karşısında rahatsızlık hissetmekleoldukça yakın. Kaçıngan bireyler başkalarına ihtiyaç duymama konusunda büyük özgüven sahibi olsa da bu inançlarının bir bedeli vardır. Kendini ifade etmeye daha az istekli, samimi ortamlarda daha rahatsızdırlar ve başkalarından yardım isteme ihtimalleri de daha düşüktür.
Kaçınganların çoğu kendine güvenle bağımsızlığı karıştırır. Kendi ayaklarımızın üstünde durmak her birimiz için önemli olsa da kendine güveni fazla büyütürsek başkalarından destek almanın önemini küçültürüz ve bu da hayati bir can damarımızı keser. Kendine güvenle ilgili bir diğer sorun da “kendi” kısmıdır. Partnerinizin ihtiyaçlarını görmezden gelerek kendinizinkilere odaklanmanıza neden olur ve sizi ödüllendirici insani deneyimlerlerin birinden mahrum kılar. Sizi(ve sevdiğiniz insanı) kendinizden daha büyük bir şeyin parçası olma zevkini yaşamaktan alıkoyar.
Kaçıngan bireyler bardağın dolu değil de boş kısmını görme eğiliminde olurlar. Araştırmalara göre kaçıngan bağlanma stiline sahip kişilerin partnerlerini, kaçıngan olmayan bireylere göre daha olumsuz değerlendirdiği ortaya çıktı. Dahası partnerlerinin desteği, sıcaklığı ve ilgisinin üzerlerinde olduğu günlerde bile böyle yapıyorlardı. Bu durumu, kaçınganların bağlantı kurmaya yönelik genel küçümser yaklaşımları açıklıyor.
Kçaıngan bireyler ayrıca hayalet eski sevgiliye müthiş bir özlem duyar. Geçmişinizden birinin gerçekten özlediğinize ya da doğru kişinin köşe başında sizi beklediğine dair inanç geliştirerek kendinizi kolayca aldatabilirsiniz. “Mükemmel” partner fikrini benimsemek, bir kaçınganın mesafeyi korumakta kullanacağı en güçlü araçlardan biridir. Böylece siz de her şeyin yolunda olduğuna ama şuanda birlikte olduğunuz insanda sorun bulunduğuna, onun yeterince iyi olmadığına inanırsınız. İşin esası eski sevgilizi baş tacı eder ve tamamen kaybettiğiniz “hayatınızın aşkı”na methiyeler düzersiniz. Bazen ilişkiye devam etmeyi denersiniz ve bu da yaklaşıp geri çekilme kısırdöngüsünü başlatır. Hayalet sevgiliyle muhtemelen bir daha asla bir araya gelmeyecek olsanız dahi onun sadece orada olduğunu bilmek, her yeni partneri onunla kıyaslayarak değersizleştirmeye yeter.
Peki kaçınganlar
değişebilir mi?
Buraya kadar konuştuğumuz şeylerde şunu gördük ki kaçıngan olmak kendine yeten bişr hayatla ilgisi yok. Kaçıngan olmak aslında güçlü bir bağlanma sisteminin daimi baskısı altında, yukarıda özetlediğimiz(yine güçlü) devre dışı bırakma stratejilerinin mücadelesiyle geçen bir hayat demektir. Stratejilerin güçlü olmasından ötürü bu davranışları, düşünceleri ve inançları koparmak ve değiştirmek çok zordur. Ama burada asıl mesele bu değil, aslında asıl dorun kaçıngan bağlanma stiline sahip insanların ilişkilerde mutluluğu bulamamalarını ağırlıklı olarak kendileri dışında sebeplere bağlamalarıdır. Yani yanlış kişilerle tanışmak, o kişiyi bulamamak ve onları kendilerine bağlamak isteyen adaylara denk gelmek gibi. Tatminsizliklerinin sebebini nadiren kendilerinde ararlar ve yardım isteme eğilimi yoktur, hatta partnerleri yardım almalarını önerdiğinde de kabul etmezler. Ne yazık ki içlerine bakana ve destek isteyene kadar, değişim olması pek beklenmez.
Eğer bu tanımlar size uyuyor ve kaçıngan biri olduğunuzu düşünüyorsanız, sizi gerçek yakınlığa ulaştıracak 8 adımı not alabilirsiniz. Bu adımların çoğu, her şeyden önce kendinize dair farkındalığınızın artmasını gerektiriyor. Fakat biriyle sahici yakınlaşma yeteneğinizi baltalayan düşünce döngülerini bilmek yalnızca ilk adım. Devamında ve daha zor olan adım, bu davranış ve tavırları sergilediğiniz durumları belirlemenizi ve değişime giden yola çıkmanızı gerektiriyor.
Şimdi Kaçıngan
biriyseniz Kendinizden uzaklaştırma stratejilerine engel olmak için 8 adıma
bakalım birlikte:
1-Devre dışı bırakma
stratejilerini tanımlamayı öğrenin.
Dürtüsel davranmayın.Heyecan duyduğunuz birinin sizin için doğru kişi olmadığını aniden hissetmeye başladığınızda durup düşünün. Bu bir devre dışı bırakma stratejisi olabilir mi? Gözünüze batmaya başlayan ufak tefek kusurlar, bağlanma sisteminizin sizi geri adım atmaya zorlaması olabilir mi? Bu resmin çarpık olduğunu ve sizi rahatsız etse de yakınlığa ihtiyaç duyduğunuzu hatırlayın. En başta onun harika biri olduğunu düşündüyseniz, onu uzaklaştırmakla kaybedeceğiniz çok şey olabilir.
2- Davranışları
yanlış yorumlama eğiliminizin farkında olun.
Partenerinizin davranışları ve niyetleriyle ilgili olumsuz görüşleriniz ilişkiyi kötü hislerle doldurur. Bu döngüyü kırın. O kişinin partneriniz olduğunu, birlikte olmayı seçtiğinizi ve içtenlikle sizin iyiliğinizi istediğine güvenmenin sizin için daha iyi olduğunu hatırlayın.
3-Kendine yetme
vurgusunu azaltın ve ortak desteğe odaklanın.
Partneriniz güvenebileceği bir dayanak olduğunu(ve yakınlaşmak için çabalamak zorunda olmadığını) hissettiğinde ve siz mesafe koyma ihtiyacı hissetmediğinizde, ikiniz de dışa dönebilecek ve kendi işinizi yapabileceksiniz.Siz daha az bağımsız olacaksınız ve partneriniz daha az muhtaç hissedecek.
4-Güvenli bir partner
bulun.
Güvenli bağlanma stiline sahip insanlar kaygılı ve kaçıngan partnerleri daha güvenli hale getirmeye yatkındır. Fakat kaygılı bağlanma stiline sahip biri sizin kaçıngan özelliklerinizi kızıştırır ve daima bir kısırdöngü olur. Güvenli yola bir şans verip daha az savunma, kavga ve ıstırap yaşayacak ve kendi isteklerinizi görmezden gelmenin sonucundaki boğulmayı hissetmeyeceksiniz.
5-İlişki memnuniyet
listesi tutun.
Partneriniz hakkında olumsuz düşünme eğiliminiz olduğunu kendinize sürekli hatırlatın. Kaçıngan biriyseniz, bu sizin yapınızın bir parçası. Amacınız, partnerinizin davranışlarındaki olumlu kısımları fark etmek olmalı. Bu, kolay bir iş değil ama sabırlı olarak öğrenilebilecek de bir şey. Her akşam gün içinde onları düşünmeye zaman ayırın. Partnerinizin küçük de olsa iyiliğiniz için yaptığı en az bir şeyi ve onun hayatınızda olmasından neden memnun olduğunuzu yazın.
6-Hayalet eski sevgiliyi
yok edin.
Kendinizi o eski sevgiliyi kafanızda idealize ederken bulursanız, onun şimdi ve hiçbir zaman uygun bir seçenek olmadığını kavrayın. O ilişkiyi nasıl eleştirdiğinizi ve bağlanmaktan korktuğunuzu hatırlayarak onu bir devre dışı bırakma stratejisi olarak kullanmaktan vazgeçip yeni birine odaklanabilirsiniz.
Peki bütün bunları
konuştuk. Güvenli bağlanmaya bakalım biraz da. Güvenli bağlanma öğrenilebilen
bir şey mi? Güvensiz bağlanmadan farkları neler? Bunları konuşalım:
Güvenli bağlanma stiline sahip kişiler ilişkilerde iyi olmakla kalmıyor, aynı zamanda bir güvenli tampon oluşturarak güvensiz partnerlerin ilişki tatmin düzeyini bir şekilde arttırıp kendi seviyelerine çıkarabiliyorlar.Bu çok önemli bir bulgu. Güvenli biriyle birlikteyseniz, bu sizi daha güvenli bir duruma doğru beslediği anlamına geliyor.
Güvenli bağlanan
kişiler;
· Çatışmaları harika yönetir. Kavga anında savunmaya geçmek zorunda hissetmez, yaralanmaz ya da pertnerini cezalandırmaz. Böylece kavganın daha da şiddetlenmesini engeller.
· Zihinsel açıdan esnektir.Eleştiri onlara kendilerini tehdit altında hissettirmez.Yöntemlerini gözden geçirmeye, gerekirse inançlarını ve metotlarını yeniden incelemeye isteklidirler.
· Etkin iletişim kurarlar.Partnerlerine duygularını özgürce, olduğu gibi ifade etmek onlara doğal gelir.
· Oyun oynamazlar.Yakınlık isterler ve karşıdakinin de aynısını istediğini düşünürler. Öyleyse oyuna ne gerek var değil mi?
· Yakınlık konusunda rahat, sınırlar konusunda kaygısızdırlar. Yakınlık ararlar ve “birinin ağına düşürülmekten” kaygısızdırlar. Çünkü kaygılılar gibi hiçe sayılmaktan korkmaz yada kaçınganlar gibi devre dışı bırakmaya gerek duymazlar. Fiziksel ya da duygusal yakınlığın tadını çıkarmakta zorlanmazlar.
· Çabuk affederler
· Partnerlerine krallar, kraliçeler gibi davranırlar.
Araştırmalara göre burası çok önemli bence;
Yetişkinlerin yüzde 70-75’i hayatlarının farklı noktalarında
aynı bağlanma kategorisinde kalıyor. Öte yandan nüfusun geri kalan yüzde
25-30’u bağlanma stilinde değişim olduğunu belirtiyor. Araştırmacılar bu
değişimi, yetişkinlikteki romantik ilişkilerin bağ kurmaya dair en temel inanç
ve tavırlarımızı değiştirecek kadar güçlü olmsına bağlıyor. Ve evet değişim her
yönde olabilir. Güvenli insanlar güvensiz hale gelebilir ve güvensiz insanlar
zamanla güvenli bağlanan kişilere dönüşebilirler. Eğer güvensiz biriyseniz
sizin için hayati önem taşıyan bu bilgi mutluluğa giden yolda sizin biletiniz
olabilir. Güvenliyseniz bu bilginin farkında olmanızda fayda var, çünkü
güvensiz olursanız kaybedeceğiniz çok şey var.
Bağlanma-Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları Kitabı-Amir
Levine, Rachel Heller-Aganta Yayıncılık
Bağlanma Ölçeği
Aşağıda yazılı olan cümlelere size uygunluk durumuna göre "Hiç Uygun Değil" 1 puan, "Uygun Değil" 2 puan, "Kararsızım" 3 puan, "Uygun" 4 puan, "Tamamen Uygun" 5 puan şeklinde puanlar yazınız. Yazdığınız puanları not edip bağlanma stilinizi bulmak için test bitiminde açıklama kısmına bakınız.
1-Terk edilmekten korkarım.
2-İlişkilerim konusunda çok kaygılıyım.
3-Romantik ilişkide olduğum kişilerin beni, benim onları umursadığım kadar umursamayacaklarından endişelenirim.
4-Birlikte olduğum kişiyi kaybedeceğim diye çok kaygılanırım.
5- Genellikle, birlikte olduğum kişinin benim için hissettiklerinin, benim onun için hissettiklerim kadar güçlü olmasını arzu ederim.
6-Genellikle birlikte olduğum kişiyle tamamen bütünleşmek isterim ve bu bazen onları korkutup benden uzaklaştırır.
7-Yalnız kalmaktan endişelenirim.
8- Çok yakın olma arzum bazen insanları korkutup uzaklaştırır.
9- Birlikte olduğum kişi tarafından sevildiğimin sürekli ifade edilmesine gereksinim duyarım.
10- Birlikte olduğum kişileri bazen fazla duygu ve bağlılık göstermeleri için zorladığımı hissederim.
11- Birlikte olduğum kişilere güvenip dayanma konusunda kendimi rahat bırakmakta zorlanırım.
12-Terk edilmekten pek korkmam.
13-Birlikte olduğum kişinin bana ilgi göstermesini sağlayamazsam üzülür ya da kızarım.
14-Birlikte olduğum kişinin bana isteğim kadar yakın olmadığını düşünürüm.
15-Bir ilişkide olmadığım zaman kendimi biraz kaygılı ve güvensiz hissederim.
16-Birlikte olduğum kişi istediğim kadar yakınımda olmadığında, kendimi engellenmiş hissederim.
17-İhtiyaç duyduğumda, birlikte olduğum kişiye ulaşamazsam kendimi engellenmiş hissederim.
18-Birlikte olduğum kişiler beni onaylamadıkları zaman kendimi gerçekten kötü hissederim.
19-Birlikte olduğum kişi benden ayrı zaman geçirdiğinde üzülürüm.
20-Gerçekte ne hissettiğimi birlikte olduğum kişiye göstermemeyi tercih ederim.
21-Birlikte olduğum kişi bana yakınlaşmaya başlar başlamaz kendimi geri çekerim.
22-Romantik ilişkide olduğum kişi çok yakın olmak istediğinde rahatsızlık duyarım.
23-Birlikte olduğum kişilere açılma konusunda kendimi rahat hissetmem.
24-Birlikte olduğum kişiye yakın olmak isterim, ama sürekli kendimi geri çekerim.
25-Birlikte olduğum kişilerin benimle çok yakınlaşması beni gerginleştirir.
26-Birlikte olduğum kişiyle çok yakınlaşmaktan kaçınmaya çalışırım.
27-Birlikte olduğum kişilere fazla yakın olmamayı tercih ederim.
28-Romantik ilişkide olduğum kişilere yakın olmak konusunda çok rahatımdır.
29-Özel duygu ve düşüncelerimi birlikte olduğum kişiyle paylaşmak konusunda oldukça rahatımdır.
30-Birlikte olduğum kişiyle kolaylıkla yakınlaşabilirim.
31-Birlikte olduğum kişiye hemen hemen her şeyi anlatırım.
32-Sorunlarımı ve kaygılarımı genellikle birlikte olduğum kişiyle tartışırım.
33-Birlikte olduğum kişilere güvenip dayanmakta rahatımdır.
34-Birlikte olduğum kişilerden teselli, öğüt ya da yardım istemekten rahatsız olmam.
35-İhtiyacım olduğunda birlikte olduğum kişiden yardım istemek işe yarar.
36-Rahatlama ve güvencenin yanı sıra çok şey için birlikte olduğum kişiyi ararım.
İlk 9 soruya yüksek puan verdiyseniz bağlanma stiliniz kaygılı, 10-27 sorulara yüksek puan verdiyseniz bağlanma stiliniz kaçıngan,28-36. sorulara yüksek puan verdiyseniz bağlanma stiliniz güvenli bağlanmadır.
Yorumlar
Yorum Gönder