Varoluşsal Boşluk Hissi
Bugün pandemi hayatımıza girdikten sonra hızla artmakta birlikte birçok insanın şikayetçi olduğu duygu, yani yaşamlarının anlamsızlığı duygusunun birçok zararlı ve tehlikeli etkileri vardır. Bu kişiler, uğruna yaşamaya değer bir anlam bulma bilincinden yoksundurlar. Kendi içlerindeki bir ''boşluk'' duygusunun altında ezilmektedirler.
Dünyada kişinin en kötü şartlarda bile yaşamını sürdürmesine, ''yaşamında bir anlam olduğu'' bilgisi kadar etkili bir şekilde yardımcı olan başka hiçbir şey yoktur.
Victor Frankl, ''İnsanın anlam arayışı'' kitabında, ''Nazi toplama kamplarında yerine getirilmesi gereken görevleri olduğunu bilen insanların, yaşama şansı en yüksek insanlar olduklarını gözlemlemek olasıydı.'' diyor. Hayatta en kötü şartlarda bile bir amaca, anlama tutunmak aslında bizi ayakta tutan en önemli etkenler biridir.
Varoluşsal boşluk, temel olarak genellikle kişinin can sıkıntısı durumunda dışavurur. Bu noktada insanlığın bunaltı ve can sıkıntısından oluşan iki uç arasında sonsuza kadar mekik dokumaya mahkum olduğunu söyleyen Schopenhauer'ı anlayabiliriz.
Gerçekte bugün can sıkıntısı, bunaltı (nevroz)dan daha çok soruna yol açmakta ve terapistlere çözüm bekleyen daha çok sorun sunmaktadır. Ve bu sorunlar giderek daha çok belirleyici olmaktadır, çünkü ilerleyen teknoloji, küreselleşme ve kentleşme bir olasılıkla ortalama çalışanın boş zamanlarında büyük bir artışa yol açmış ve insanları daha çok kendi kabuğuna çekilmeye ve yanlızlaşmaya zorlamıştır. Aynı zamanda internet kullanımını da büyük oranda artırmıştır. Bunun üzücü yanı, bu insanların boş zamanlarında ne yapacaklarını bilmemeleridir. Örneğin ''Pazar günü sıkıntısı'', yani hafta içinin yoğun işlerinin telaşından sıyrılan ve kendi içlerindeki boşluk belirginleştiği zaman yaşamlarının içerikten yoksun olduğunun farkına varan insanların yaşadığı tatil depresyonunu düşünün. Ya da karantina süreciyle birlikte gelen depresyon ve nevrozları. Birçok intihar olayı, bu varoluşsal boşluğa bağlanabilir. Bugün Japonya'da koronavirüsün yol açtığı intihar salgını, hastalıktan daha çok korkutuyor. Japon Sağlık Bakanlığı, büyük uğraşlar sonucu 10 yıldır gerileyen intihar oranının 2020 yıl sonu itibariyle ilk defa tekrar yükselişe geçtiğini açıkladı. Sağlık Bakanlığı'nın açıklamasına göre 2020 yılında 20.919 kişi intihar etti. Dünyanın üçüncü büyük ekonomisine sahip Japonya G7 ülkelerinin içinde en yüksek intihar oranınına sahip.
Depresyon, saldırganlık, bağımlılıklar vb bu türden yaygın olguları, bunların altında yatan varoluşsal. boşluğu kavrayamadığımız sürece anlayamayız. Bu ayrıca emeklilerin ve yaşlı insanların yaşadığı krizler için de geçerlidir.
Ayrıca varoluşsal boşluğun kendini gösterdiği çeşitli maskeler ve kılıflar da söz konusudur. Bazen engellenen anlam istemi, en ilkel güç istemi olan para istemi de dahil olmak üzere, bir güç istemi ile temsili bir yoldan dengelenir. Bugün karşılaştığımız tabloda güç isteminin sonuçları arasında kripto para sistemlerinin insanlar tarafından yoğun bir ilgiyle karşılanmasını başka türlü açıklayamazdık. Diğer durumlarda, engellenen anlam isteminin yerini haz istemi alır. Varoluşsal engellenmenin birçok durumda cinsel dengeleme ya da hazza yöneliş ile sonuçlanmasının nedeni budur.
İnsan, varoluşunun anlamı kadar, insanın böyle bir anlama yönelik arayışı üzerinde de odaklanmalıyız. Kişinin kendi yaşamında bir anlam bulma arayışı, insandaki temel güdülendirici, harekete geçirici güçtür. Bu anlam, sadece kişinin kendisi tarafından bulunabilir. Öte yandan insan, kendi idealleri ve değerleri için yaşayabilme hatta ölme yetisine sahiptir.
Yine Victor Frankl, ''İnsanın anlam arayışı'' kitabında, yaşam anlamını 3 farklı yoldan keşfedebiliriz; 1. Bir eser yaratarak ya da bir iş yaparak, 2. Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek, 3. Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek. Yaşamda anlam bulmanın ikinci yolu, bir şey -iyilik, doğruluk, güzellik gibi- yaşamak, doğayı ve kültürü yaşamak, son ve bir o kadar önemlisi de olanca eşsizliğiyle bir insanı yaşamaktır. Yani onu sevmektir .'' diyor.
Anlamlı bir hayat yaşamak istiyorsak, hayata geliş amacımıza sorgulayalım, bu dünyaya sadece yemek, içmek, hoş mekanlarda vakit geçirmek, her gün kendimizi unutup harıl harıl işe gitmek ve bir gün hayatın bitişini beklemek için gelmiş olamayız. Hayat bundan çok daha fazlasını sunuyor bizlere. Hayat amacınızı bulmanız dileğiyle...
Yorumlar
Yorum Gönder