Yaratıcılık Psikolojisi

       




      İlk olarak aslında yaratıcı olmak, beynin temel bir özelliğine karşı savaşmak demektir.

İnsan beyninin ağırlığı yaklaşık 1 kg olmasına rağmen vücuttaki enerjinin %20'sini kullanıyor. Biz bir çeşit bataryayla yani yemekle çalışan hareketli canlılarız ve enerjimizi verimli kullanıyoruz. Bu  nedenle beyin her zaman en kolay çözüme yöneliyor. En bariz cevabı seçiyor. En az zahmet olan yoldan gidiyor. 

      Beyinlerimizin doğal tepkisi daha önce yaptığımız şeyleri temsil eden nöral yolları seçmek.

Yaratıcılık, en az direncin olduğu yoldan saptığımız zaman ortaya çıkar. Tüm  iyi fikirler zaten beynimizde ama nöral bağlantılarımızın derinine inmemiz gerekiyor.Yani daha yaratıcı olmanın ilk yolu daha derine inmek. En az direncin olduğu yoldan sapmak. Yeni bir şeyler denemek. Kariyer değiştirmek gibi. Rahat olduğunuz konfor alanınızdan çıkarsanız ve bildiklerinizden uzaklaşabilirseniz bunun etrafınızdaki her şeye katacakları sizi şaşırtabilir.

      İşimizi bırakmak her zaman mümkün olmuyor. Ama yeni şeyler denemenin başka yolları da vardır. Yeni bir  şey öğrenebiliriz. Kafanızın karışması öğrenmenin bir parçası. Yaratıcı olmak ve sınırların dışına çıkabilmek için hata yapmayı kabullenin.

     Beynimizi yeni şeyler denemeye itmek bizi daha yaratıcı yapabilirken beynimizin başka bir özelliği yaratıcılığımızın önüne geçebilir. Beyinlerimiz sürekli yenilik arar. Sürekli yeni ve heyecanlı olanı isterler. Çünkü eski ve alışılmış şeyler beynimizi giderek daha az uyarır. Yani yaratıcı fikirler, alışıldık ve yeninin arkasındaki bir dengede var olmalıdır. Bu da bizi daha yaratıcı olmanın ikinci yoluna getiriyor.

    Sınırları zorlamalıyız. Tüm sınırları zorlayarak neyin işe yaradığını çözmeliyiz.

İnsanlara bir şey garip geliyorsa alışık olmadıklarındandır. Rahatlığın sınırlarını zorlamak riskli bir iştir. Ama aynı zamanda çok faydalı da olabilir. Fazla alışıldık olan şeylerle çok aşırı olanlar arasında bir çizgi var ve bir de yapılabilir olanları sınırı vardır.

     Bir şeyler yaratmak acı verici ve eziyetli olabilir, çünkü başarısızlık riski vardır. Bu da bizi beyinlerimizin yaratıcı sürece engel olabileceği 3.yola getiriyor. Başarısızlık kötü bir his, bu yüzden ondan kaçınıyoruz. Ama tersini yapmalıyız.

     Başarısızlıktan korkmayın. Aslında çoğu insanın başarısı önceki başarısılıklarının küllerinden doğar. Bu konuda çok şey bilen biriyse gelmiş geçmiş en başarılı dizilerden birinin yaratıcılarından. Game of Thrones. Dizinin yönetmeni şöyle  diyor, ''Yaşadığınız her başarısızlık bu işteki kabiliyetinize katkıda bulunuyor.'' Yani daha yaratıcı olmak için yeni şeyler denemeniz, en kolay yoldan kaçınmak için kendimize meydan okumamız, sınırları zorlamamız, ne çok yenine çok alışıldık şeyler yaratmamız, ortasını bulmamız gerekiyor. Başarısılıktan korkmamalıyız. Bunları yaparak daha yaratıcı olmayı öğrenebiliriz.

      Yaratıcılık bu kadar önemliyse ve onu kullanma yeteneğimiz varsa küçüklükten itibaren bunu öğrenmemiz gerekmez mi?

      Yaratıcılık hepimize ait bir yetenek. Sahip olduğumuz en etkili, dönüşüm sağlayan araç. Hayatınızı değiştirebilir, dünyayı değiştirebilir.

     Yaşadığımız dönemse yaratıcı potansiyeli en yüksek dönem. Yaratıcılığın patladığı bir dönemdeyiz ve giderek de hız kazanıyor. Seçenekleri çoğaltıp direncin az olduğu yoldan uzak durmalı ve risk almalıyız. Ancak bu şekilde insan olmanın avantajını kullanabiliriz. Dünyayı özümseyip ne olduğu önemli olmaksızın daha önce var olmayan bir şey üretmeliyiz.


Daha fazla bilgi için kaynak: Yaratıcı Tür (The Creative Brain) - David Eagleman ve Anthony Brandt (İncognito ve Beyin kitabının yazarı)







Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar