Gezi Notları Paris 1.Gün

 
      Yıllar yılı hayal ettiğim yurtdışı maceram sonunda gerçek oluyor. Heyecanlar tavan seviyede. İnternette nereye gitsem diye karıştırıyorum. Bir baktım ne göreyim. Benelüx Paris Turu spot ışıklarla bana bakıyor. Hemen göz attım tabi kaçırır mıyım. Bu Benelüx de neresi? Giderken ne götürmeliyim, ne kadar bütçe ayıracağım, kimle gideceğim, yerel dili konuşmadan anlaşabilecek miyiz...Kafamda bir dizi deli sorular. Karar verdim gideceğim. Bir planlama yaptım kendimce birtakım araştırmalar falan derken hoop kendimi uçakta buldum. Uçuş yaklaşık olarak 4 saat sürdü. Bu arada ilk kez çıktığım için de bir tedirginlik var tabi. Bir tur programı buldum. Her ne kadar fena olmasa da tur seçeneğinin emeklilik ve sonrası için daha uygun olabileceğini bilmiyorum daha. Neyse yola çıktık. Malum hava yollarımız bir ikramlar bir misafirperverlikler derken ben zaten bulutların üstündeyim. Gözümü bir dakika ayırmıyorum camdan. Bir bir takip ediyorum şimdi Bulgaristan'ı geçtik, şimdi Sırbistan şimdi o bu derken Charles de Gaulle'deyiz. Ülkeye giriş yapacağız artık. Pasaport sırasına geçtik. Benim kalbim pat pat. Önceden tabi yurtdışı deneyimim Amerika ile vize alışverişim 3 kere red yemişim. Aldığım Chicago biletleri de yanmış. Evet sonunda çıktım çıkmasına da hala bir korku hakim doğal olarak. Neyse bir bakış, bir gülümseme, sıcak bir göz kontağı pasaport polisiyle. Geldik ilk macera durağım Paris'e...
    Şehir turuyla başladık bir otobüste. Şoförümüzde Hollandalı milliyetçi bir amcamız. Sonrasında aramız pek muhabbetliydi. Şehir turunda Arc de Triomphe ilk adresimiz oldu. Zafer Takı anlamına geliyor. Tarihi bir anıt. Bu arada Paris'in her köşesinden tarihi Rönesans eserleri fışkırıyor olması büyüledi beni. Acaba ilk çıkışım diye mi etkilendim bu kadar diye sorguladım sonra. Şu an hala aynı fikirdeyim yaklaşık 10 kadar ülkeye seyahat ettim, fikrim değişmedi. İlk göz ağrım Paris'in yeri ayrıdır. Daha sonra III.Alexandre köprüsünü gördüm. Buranın manzarası beni kalbimden vurdu. Heyecandan nereye bakacağıma karar veremiyorum. O ince dantel gibi oymalar bir köprüye bu kadar mı yakışır. Aman Tanrım olaydı. Yolunuz düşerse ya da daha önce gittiyseniz beni mutlaka anlayacaksınız. Burdan meşhur Notre Dame klisesine ve Louvre müzesine gittik. İkisi çok yakındı zaten. Burda birkaç saat serbest takıldık. Louvre'a önceden bilet almadığım için giremedim. Bilirsiniz Leonardo Da Vinci'nin ünlü eseri Mona Lisa da bu müzede. Ama Notre Dame'a girdim. Paris de en çok etkilendiğim şey eserlerin üzerindeki işçilik ve tek tek santim santim işlenmiş emekler. Eserleri olağanüstü gösteriyor. Gotik stil halinin ilk temel taşı olan bu katedral 1163'de yapılmış. Gezi sırasında yaptığımız bu tarihsel yolculuk sebebiyle fark etmeden akşam olmuş. Yemeğe Galeries Lafayette'nin tam karşısında Lafayette Gourme'de yedik. Buraya mutlaka gelin derim. Abartısız hayatımda yediğim en harika pizza ve pastayı yedim burda. Çikolataları da efsane. Paris'te süt ürünleri ve çikolata yemeden asla gitmeyin. Her çeşidi olağanüstü. Akşamı da opera binasının hemen arkasındaki bu tatlı mekanda noktaladık. İlk günüm oldukça iyiydi. Artık dinlenmeliyim yarın devam ederiz:)

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar