Gezi Notları Barselona


        Mimarisi, doğası, yaşam tarzı, insanları ve gelenekleriyle en çok sevdiğim şehirlenden biri Barselona. Vizem dolmadan hemen ziyaret etmek istedim. Gelelim sebebi ziyaretimize. İste anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz. Tam olarak görmüş olduğunuz bu fotoğraf karesi adeta beni davet etti. Ben de davete icabet ettim. İlk görüşte aşk bir nevi. İnternette yine seyahat planları yaparken bu fotoğrafı gördüm ve çok etkilendim, aldım biletimi hoop uçaktayız. Hiç hayal ettiğim gibi başlamadık ama. Yine bir tur buldum onla geldik ama tur dediğim de 3-5 kişi var. Uçaktan inince herkes teker teker valizini alıp bir kenara çekiliyor. Tamam buraya kadar her şey yolunda. Ama bir eksik var. Benimki:) İsmi lazım değil havayolu şirketi valizimi İstanbul'da unutmuş. Bende tabi sinir binbeşyüz. 2 gün aynı şeyleri giydim o sıcakta. Neyse havayollarına teessüflerimi bildirip devam ettim rotama.

          İlk istikamet şöyle güzel bir şehir turu. Tabi ki ilk tercihi bu gördüğünüz mimari harikası Bazilica de la Sagrada Familia'dan kullandım. Barcelona tam anlamıyla sanat şehri. Picasso, Salvador Dali, Gaudi ve daha nicesi...Sagra da Familia klisesi aslında halk arasında bitmeyen klise olarak da biliniyor. Gaudi, klisenin yapımına 1882'de başlıyor ve sanatçının ölümüyle eserin yapımı yarıda kalıyor ve inşaatı günümüzde halen devam ediyor. Fotoğrafa dikkatlice bakarsanız vinçleri görebilirsiniz.Burdan sonra Gaudi'nin bir başka eseri olan Park Guell'e gidiyoruz.Park Guell'e gelen otobüsler var.Tercihinizi parkın kuzeyinde bırakanlardan yana kullanmanızı öneririm.Zira aşağıdan gelirseniz uzun bir tırmanış rotası sizi bekliyor olacaktır. Gaudi, eserlerinde sıra dışı bir mimari teknik kullanıyor. Benzersiz bu teknikte doğa unsurlarından, hayvanlardan ve çeşitli doğa olaylarından ilham alıyormuş. Bunu, ardından gittiğimiz Casa Batlio'da öğrendim. Mimariye ve sanata ilginiz varsa mutlaka gidilmesi gereken yerler. Casa batlio aslında bir apartman olarak yapılmış. Ancak daha önce gördüğünüz hiçbir apartmana benzemiyor. Casa ispanyolca da ev demek. Gaudi, burayı çok zengin bir aile için yapıyor.
         
           Hava mis gibi. Hemen rotamızı Parc de la ciutadellaya çeviriliyoruz. Kocaman, yemyeşil bir park. Burda tesadüfen Afrika festivaline denk geliyoruz. Afrika'nın, İspanya'ya yakınlığı sebebiyle afrikalı nufüs fazla burada. Yerel müzik aletleri ve danslar oldukça coşkulu ve eğlenceliydi. Burdan yolumuza Monjuik tepesiyle devam ediyoruz. Buraya teleferikle çıkabilirsiniz ancak uzun kuyruklardan gözünüz korkarsa araçla da ulaşım imkanı var. Burdan şehre yukardan bir bakış atabilirsiniz. Aşağı indiğimizde teleferiklerin bıraktığı yerin hemen karşısında Barcelonata plajını göreceksiniz. Buranın sahilinde duraklayıp buzlu mojitonuzu yudumlayabilirsiniz.
         
             Sıradaki rotamız La Rampla. Burası bildiğimiz İstiklal caddesi. Mağazalar, çeşit çeşit dükkanlar ve harika bir pazar var. Pazarın ismi Boqueria. Buraya uğramadan asla dönmeyin. Kurutulmuş hindistan cevizi yemiştim, efsaneydi tadı. Bir de tapas denedik. Barselona da favori lezzetlerim arasına girdi. Tapas ve paella deneyin efendim ve tabiki sangria. Ayrıca Gotik katedral, katalan ulusal sanat müzesi, Camp Nou stadyumu ve Santa Maria klisesini de görmeden dönmeyin. Gotik katetrale gitmişken oradaki dondurmacıdan kinderli bir top rica edin. Tadı hala damağımda.                 
             Her adımınızda farklı bir dünyaya açılan, tesadüfen keşfettiğiniz zenginliklerle bolca karşılaşabileceğiniz, bana göre büyülü bir şehir burası. Şunu da söylemeden edemeyeceğim Arc de Triomphe'a giderseniz hemen arkasında bir pazar kuruluyor, yerel lezzetleri deneyebilirsiniz. Parmesanı güzeldi. Gezimiz burada sonlanıyor olsa da bu şehre de tekrar gelme sözü vererek ayrılıyorum.      

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar